Blog Yazılarım
KENDİ FREKANSIMIZI NASIL GÜÇLENDİREBİLİRİZ?
Kendi
frekansımızı nasıl güçlendirebiliriz?
Haber Tarihi: 26 Haziran 2016
Pazar 13:47
Bir dalganın
belli bir zaman birimi (genellikle saniye) içerisinde tekrarlanma sıklığına,
yani bir saniye içindeki döngü sayısına “frekans” denir. “Hertz” birimiyle
ölçülür. Herşey titreşmektedir. Bu nedenle herşeyin frekansı vardır. İnsan
bedenindeki her hücrenin kendine göre bir doğal frekansı vardır. Aynı şekilde,
her hastalığın, her bakterinin , her virüsün de doğal frekansı vardır. Her
hücreyi kendi doğal frekansına döndürmek, bedeni sağlığa kavuşturur. Bedenin
frekansıyla çatışan, onu bloke eden dalga boyları ise hastalığa hatta ölüme
neden olabilir. Yalnız maddî/fiziksel şeylerin değil, duyguların, düşüncelerin,
isteklerin, ilişkilerin, filmlerin, kitapların, dokümanların, toplumsal
konuların ve bireysel bilincimizin de frekansı vardır.
Amerikalı
Bilim Adamı Dr. David Hawkins , ( 1927-2012) frekanslar , frekansların bilinç
düzeylerinde etkisi , ilişkisi üzerine binlerce araştırma yapmış ve ortaya
Hawkins bilinç haritası denen Tabloyu çıkarmıştır. Yaptığı deneylerde , yüksek
frekanslı duygu ve düşüncelerin ; düşük frekanslı olanlardan daha güçlü ve
etkili olduğunu . En yüksek frekansa ulaşmış bir bilincin düşük frekanslı 70
milyon bilinci dengelediğini klinik olarak kanıtlamış ve Power vs Force – An
Anato my of Consciousness ( Güç Kuvvete Karşı – Bilincin Anatomisi ) Kitabında
detaylı olarak anlatmış.
Bilinç Haritası
Yapılan
araştırmalardan kritik seviyenin 200-cesaret olduğu, ölçümü 200 un altında
çıkan duyguların düşüncelerin, durumların kişiyi ve çevresini zayıflattığı ,
yorduğunu, aşağıya çektiğini ortaya çıkartmış.
Bir başka
ilginç bulguysa , yüksek bilinç frekanslarının şaşırtıcı sayıda düşük frekansı
dengelediği yönünde . Bireylerden herhangi birinin bilinç frekansı
yükseldiğinde , çok sayıda düşük frekanslı bilinci etkileyip dengeleme imkanı
olması .
Tablo şöyle :
300 seviyesindeki bir kişi 200’ün altındaki 90.000 kişiyi,
400 seviyesindeki bir kişi 200’ün altındaki 400.000
kişiyi,
500 seviyesindeki bir kişi 200’ün altındaki 750.000kişiyi,
600 seviyesindeki bir kişi 200’ün altındaki 10 milyon
kişiyi,
700 seviyesindeki bir kişi ise 200’ün altındaki 70 milyon
kişiyi dengelediği görülmüş.
Pozitif ve
herşeyi olduğu gibi kabullenen mutlu bir insanın yaydığı enerji, 90.000 insanin
yaydığı düşük enerjiyi dengelemektedir.
Sevgiyi
gerçek anlamda yaşayan bir insanın yaydığı enerji,750.000 insanin yaydığı düşük
enerjiyi dengelemektedir.
Barış ve
huzur içinde yaşayan bir insanın yaydığı enerji,10 milyon insanin yaydıgı düşük
enerjiyi dengelemektedir.
Mevlanalığı
yaşayan bir insanın yaydığı enerji,70 milyon insanin yaydığı düşük enerjiyi dengelemektedir.
Peygamber,budha
seviyesinde yaşayan bir insanın yaydığı enerji ise tüm insanlıgın yaydığı düşük
enerjiyi dengelemektedir…
Yapılan
araştırmalar ve sonuç teyitleri yıllar sürmüş ve yüzbinlerce denek üzerinde
çalışılmış. Hawkins, insanlığın %85’inin 200’ün altında titreştiğini, son
dönemde insanlığın ortalama farkındalık seviyesinin 204’e ulaştığını, yani
negatif-pozitif sınırını aştığını, ancak insanın anlamlı bir şekilde tatmininin
250’nin altında gerçekleşemediğini yazmaktadır.
Bireyler
gibi, toplumların ve kültürlerin, ülkelerin, coğrafyaların da titreşim
seviyeleri vardır. Bu titreşimler , o alanda yaşayan insanlar, bitkiler ,
toprak, hava, eşyalar,binalar vs tarafından oluşturulmaktadır. 200’ün altındaki
enerji alanları, açlık, kıtlık ve hastalıkların çok yaşandığı, cahillik ve
işsizliğin çok olduğu, ilkel şartlara sahip ortamlardır. Tatmin edici bir yaşam
250 lerde başlamaktadır. 300’lerde teknolojik ve ekonomik olarak çok gelişmiş
bir toplum mümkün olmakta, 400’lerde ise yüksek bir eğitim, bilgi, kültür ve
sanat seviyesi yaşanacaktır. 500, başka bir büyük sıçramanın gerçekleştiği bir
eşiktir. 500’lerin sonlarında toplum artık spiritüel bir toplum haline
gelmektedir. 600, bütün topluma şefkat ve sevginin hâkim olduğu, bütün
eylemleri sevginin yönlendirdiği bir seviyedir.
Şimdi
tablonun 200 ün altında kalan ve 200 ün üstünde kalan kısımlarına tekrar göz
atalım . Sonra dönüp içimize, düşüncelerimize, sözlerimize, dualarımıza bakalım
. Biz acaba bu tablonun neresindeyiz. Yaşadığımız yeri, mahalleyi, kenti,
ülkeyi, dünyayı iyileştirmek için bizim üzerimize düşen nedir ?
Ünlü bilinç araştırmacısı, Dr. David Hawkins, uygulamalı
kinesiyoloji yardımıyla insan duygularını Ölçtü ve her duygunun belli
seviyedeki enerji frekansına ve gücüne sahip olduğunu ortaya koydu.
Bu tablo Dünyaca kabul edildi. Şimdi onu sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Öne sunulan teorisi ise:
Her bireyin belli bilinç düzeyi vardır. O düzeydeki değer
yargıları, inançlar, düşünceler, kurallar, sınırlar toplumun her bireyinde
rezonans yaratır. Toplumdaki rezonans eden duygular hangileri daha çoğunluksa -
bireyler ona göre tepki, düşüncelerini, duygularını, davranışlarını sergiler.
Kısacası,
insanın duyguları belli enerji dalgaları oluşturur, hangi duygular daha baskın hissediliyorsa,
onlar rezonans ediyor ve daha fazla yayılıyor etrafa. Her duygu belli düşünce
ve hayata bakışı ile bağlıdır.
Örneğin:
Utanç duygusu
- duygu derecesi + 20. Duygu ölçümü çok düşür, enerjisi çok düşük. Ölümün bir
adım öncesi diyebiliriz. Bu düzeyde kişi intihar tasarısı içindedir. Ya da bir
seri katil adayıdır. Kişinin tüm nefretinin kendisine yöneldiğini hayal edin.
İşte bu yüzden insanın devamli utanç duygu içinde yaşaması - en ölümcül
olanıdır. Yok edici utanç, öfke, nefret, içe kapanık, hiç hissetme, paranoyak,
psihoz, tehlikeli kişilik, sahte gurur.
Suçluluk
duygusu - duygu derecesi +30. Utancın bir adım yükseğidir ancak intihar
düşüncesi hâlâ varlığını korur. Kişi kendini bir günahkar olarak görür, eski
suç ve hatalardan dolayı kendisini bir türlü affedemez, yargılar.
Başaramadıkça, işler yolunda gitmedikçe hep kendini sorumlu tutari suçlar,
yargılar.. veya suçluyu dışarda arar, suçlar, yargılar. Gaddar, kinci,
günahkar, Suçlu, mazoşist, öfkeli, kurban rolü.
Apati/Tepkisizlik - duygu derecesi + 50 Ümitsizlik ve kurban
edilmişlik hisleri hâkimdir. Öğrenilmiş çaresizlik baş gösterir. Evsiz ve
ailesiz kişiler bu evrede takılıp kalmışlardır. Çaresizlik, umutsuz suçlayıcı,
apati, yoksulluk, hissizlik, birkinlik, bağımlılık (insan, hayvan, madde).
Acı/Keder/Üzüntü - duygu derecesi
+75. Bitmez tükenmez bir mutsuzluk, keder ve kaybetme hissi hâkimdir. Diğer
deyişle depresyon… Sevdiğimiz bir kişiyi kaybettikten sonra bu safhaya ineriz.
Bunlara rağmen tepkisizlik evresinden daha iyidir, çünkü burada uyuşukluktan
kaçmaya ve uzaklaşmaya başlamıştır kişi. Devamlı ağlamalı durum, trajedi,
drama, kayıp yaşam, bağımlılık, depresyon.
Korku - duygu
derecesi +100. Dünyanın tehlikeli ve emniyetsiz bir yer olduğu düşüncesi baskındır.
Paranoya da diyebiliriz. Bu seviyenin üstüne çıkmak için genellikle yardıma
ihtiyacımız olur. Ya da uzun süre burada kapana sıkışıp kalırız. Tutsak, korku,
ceza, kıskanma, endişe, şüphe, totaliter yönetim ve kurtarıcıyı bekleme..
İstek/Arzu -
duygu derecesi + 125. Bu duyguyu hedefler koyma ve bunları başarma güdüsüyle
karıştırmayalım. Bu düzey bağımlılık, şiddetli arzu ve şehvet düzeyidir. Para,
beğenilme, güç ve şöhret için… Tüketicilik, materyalizm evresi de diyebiliriz.
Sigara, içki ve yabancı madde kullanımı sık görülür. Kıskançlık, azru, hayal
kırıkları, beklentiler, bağımlılık, para prestij ve güç kazanma tutkusu.
Öfke - duygu
derecesi + 150. Düş kırıklığı ve hüsran baskındır. Özellikle de daha alt
düzeydeki arzuların tatmin edilmemiş olmasından kaynaklanır. Bu düzey ya sizi
üst düzeylere ilerlemek için kışkırtır ya da öfke içine hapseder. Yıpratıcı
ilişkilerde genellikle taraflardan biri öfke düzeyinde, diğeri de korku
düzeyindedir. Kızgınlık, şiddet, saldırganlık, kavgacı, çabuk parlayan,
abartılmış arzuların çaresizliğini yaşama..
Kibir/Gurur -
duygu derecesi + 175. Kendimizi yavaş yavaş iyi hissetmeye başladığımız basamaktır.
Ancak bu, yanlış bir histir. Çünkü dışsal etkenlere dayanır; para ve prestij
gibi… Bu yüzden zarar verici ve yıpratıcıdır. Gurur düzeyi kişileri koyu
milliyetçiliğe, ırkçılığa ve din savaşlarına sürükler. Nazileri düşünün. Akıl
dışı bir yadsıma ve savunma sözkonusudur onlarda! Dinsel tutuculuk da bu
düzeyde kendini gösterir. Kişi inandıklarıyla öylesine bütünleşmiştir ki,
inançlarına yönelik bir tehdidi kendi varlığına yönelik bir tehdit olarak
algılar. Şaşkın ego, mağrur, talepkar, toplumdan onay beklentisi,
milliyetçilik, politik, dinsel veya töre, gelenek tutumları. duygusallığa önem
vermeme, soğuk mantık.
Cesaret - duygu
derecesi + 200. Hakiki güç düzeyidir. Burada yaşamı ezici ve bunaltıcı değil kışkırtıcı
ve heyecan verici görmeye başlarız. Kişisel gelişimimizin kokusunu alırız yavaş
yavaş. Ancak bunu yetenekleri geliştirme, kariyer yapma, eğitim ve benzeri
şekilde tariflerle ifadelendiririz. Geleceği geçmişin bir tekrarı değil, bir
gelişim süreci olarak görürüz. Güç, cesaret, yeniyi deneyimleme, özelleştireye
açık, gelişime açık, üretkenliğe geçiş.
Tarafsızlık -
duygu derecesi + 250. Bu düzey en iyi “yaşa ve yaşat” ilkesiyle özetlenebilir.
Kişi esnek, rahat ve bağımsızdır. Kimseye hiçbir şeyi ispat etme derdinde değildir.
Kendini güvende hisseder, çevresiyle ilişkileri gayet iyidir. Serbest meslek
sahibi kişilerin büyük kısmı bu evrededir. Çok rahat bir düzeydir. Kişi kendi
kendine yeter, bazen de tembelliğe yatar. İhtiyaçlarını önemser ama onlar için
kendini zorlamaz ve tehlikeye atmaz. Çok da önemli değildir hani! Nötr, güven,
deneme, tatmin, içsel gücün ve güvenin başlangıcı, yargılamayan, özgürlükçü.
Hazırlık - duygu derecesi + 310. Şimdi kişi güvende ve rahattır.
Enerjisini etkin bir biçimde kullanmanın zamanı gelmiştir. Kendi kendine yetmek
artık yeterli değildir. Daha iyisini, hatta yapabileceğinin en iyisini yapmayı
kafasına koyar. Tarafsızlık evresinde önemsemediği zaman yönetimi, verimlilik,
organize olma kavramları üzerine kafa yorar. Bu düzeyi istek ve öz-disiplinin
gelişmeye başladığı düzey olarak kabul edebiliriz. Bu evrede kişiler toplumun
şövalyesidirler; başarırlar ve aksiliklerden şikayet etmezler. Bilinç daha
organize ve disiplin altına alınmış haldedir. Optimist, teşvikli, umut eden,
açık fikirli, istekli, dost, bütüne katkıcı, yüksek özsaygı.
Kabul etme - duygu
derecesi + 350. Kişi dünyadaki rolünün getirdiği sorumlulukları kabul eder. İnisiyatif
fırsatlarına karşı tetikte ve uyanıktır. Bu düzeyde kişi yaşamı üzerinde daha
yetkilidir ve yeteneklerini keşfedip kullanmaya başlar. Hedefler koyma ve
bunlara ulaşma evresidir. İyi gitmeyen bir şeyler olursa (kariyer, sağlık,
ilişkiler…) kişi ne istediğini belirler ve bu doğrultuda gerekli değişimleri
gerçekleştirir, adımları atar. Yaşamının büyük resmini belirgin bir şekilde
görüyordur artık. Bu dönemde kişiler yeni kariyer olanakları yaratırlar, yeni
mesleklere yönelirler ya da farklı beslenme şekilleri uygularlar.
BU DÜZEYDE
OLAN İNSANLAR - RADİKAL AFFETMEYE AÇIK, MANEVİ YAŞAMA VE BAKIŞ AÇILARI AÇIK. BU
DÜZEYDEKİ İNSANLAR DEVAMLI KALINCA HAYATLARI 3D'den - 4D'ye GEÇMEKTEDİR.
BEDEN - BİLİNÇ - RUH - DÖNÜŞÜM NOKTASINDALAR.
+350 DUYGU
DÜZEYİNDE KALABİLMELERİ DE EN KOLAY YOL - RADİKAL AFFETME SAĞLAMAKTADIR.
AYRICA BU
SEVİYEDE UZUN SÜRE KALAN İNSANIN SOSYAL YAŞAMA VE DİĞER İNSANLARA OLUMLU VE
DÖNÜŞTÜRÜCÜ ETKİSİ + 200 000 KİŞİ.
YANİ 1 KİŞİ +
350 de iken etkisi + 200 000 kişiyedir. Yani bu kişilerin enerji vibrasyonları
ve duyguları yükseltmektedir.
Kaynak: (David Hawkins power & force kitabı)
alıntıdır... ve Kaynak : http://www.spiritueller.com/ Power vs Force – An Anato my of Consciousness Dr. David Hawkins