Blog Yazılarım
Kendi Frekansımızı Nasıl Güçlendirebiliriz?
Kendi frekansımızı nasıl güçlendirebiliriz?
Bir dalganın belli bir
zaman birimi (genellikle saniye) içerisinde tekrarlanma sıklığına, yani bir
saniye içindeki döngü sayısına “frekans” denir. “Hertz” birimiyle ölçülür.
Herşey titreşmektedir. Bu nedenle herşeyin frekansı vardır. İnsan bedenindeki
her hücrenin kendine göre bir doğal frekansı vardır. Aynı şekilde, her
hastalığın, her bakterinin , her virüsün de doğal frekansı vardır. Her hücreyi
kendi doğal frekansına döndürmek, bedeni sağlığa kavuşturur. Bedenin
frekansıyla çatışan, onu bloke eden dalga boyları ise hastalığa hatta ölüme
neden olabilir. Yalnız maddî/fiziksel şeylerin değil, duyguların, düşüncelerin,
isteklerin, ilişkilerin, filmlerin, kitapların, dokümanların, toplumsal
konuların ve bireysel bilincimizin de frekansı vardır.
Amerikalı Bilim Adamı
Dr. David Hawkins , ( 1927-2012) frekanslar , frekansların bilinç düzeylerinde
etkisi , ilişkisi üzerine binlerce araştırma yapmış ve ortaya Hawkins bilinç haritası
denen Tabloyu çıkarmıştır. Yaptığı deneylerde , yüksek frekanslı duygu ve
düşüncelerin ; düşük frekanslı olanlardan daha güçlü ve etkili olduğunu . En
yüksek frekansa ulaşmış bir bilincin düşük frekanslı 70 milyon bilinci
dengelediğini klinik olarak kanıtlamış ve Power vs Force – An Anato my of
Consciousness ( Güç Kuvvete Karşı – Bilincin Anatomisi ) Kitabında detaylı
olarak anlatmış.
Bilinç Haritası
Yapılan
araştırmalardan kritik seviyenin 200-cesaret olduğu, ölçümü 200 un altında
çıkan duyguların düşüncelerin, durumların kişiyi ve çevresini zayıflattığı ,
yorduğunu, aşağıya çektiğini ortaya çıkartmış.
Bir başka ilginç
bulguysa , yüksek bilinç frekanslarının şaşırtıcı sayıda düşük frekansı
dengelediği yönünde . Bireylerden herhangi birinin bilinç frekansı
yükseldiğinde , çok sayıda düşük frekanslı bilinci etkileyip dengeleme imkanı
olması .
Tablo şöyle :
300 seviyesindeki bir
kişi 200’ün altındaki 90.000 kişiyi,
400 seviyesindeki bir kişi 200’ün altındaki 400.000 kişiyi,
500 seviyesindeki bir kişi 200’ün altındaki 750.000kişiyi,
600 seviyesindeki bir kişi 200’ün altındaki 10 milyon kişiyi,
700 seviyesindeki bir kişi ise 200’ün altındaki 70 milyon kişiyi dengelediği
görülmüş.
Pozitif ve herşeyi
olduğu gibi kabullenen mutlu bir insanın yaydığı enerji, 90.000 insanin yaydığı
düşük enerjiyi dengelemektedir.
Sevgiyi gerçek anlamda yaşayan bir insanın yaydığı enerji,750.000 insanin
yaydığı düşük enerjiyi dengelemektedir.
Barış ve huzur içinde yaşayan bir insanın yaydığı enerji,10 milyon insanin
yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.
Mevlanalığı yaşayan bir insanın yaydığı enerji,70 milyon insanin yaydığı düşük
enerjiyi dengelemektedir.
Peygamber,budha seviyesinde yaşayan bir insanın yaydığı enerji ise tüm
insanlıgın yaydığı düşük enerjiyi dengelemektedir…
Yapılan araştırmalar
ve sonuç teyitleri yıllar sürmüş ve yüzbinlerce denek üzerinde çalışılmış.
Hawkins, insanlığın %85’inin 200’ün altında titreştiğini, son dönemde
insanlığın ortalama farkındalık seviyesinin 204’e ulaştığını, yani
negatif-pozitif sınırını aştığını, ancak insanın anlamlı bir şekilde tatmininin
250’nin altında gerçekleşemediğini yazmaktadır.
Bireyler gibi, toplumların ve kültürlerin, ülkelerin, coğrafyaların da titreşim
seviyeleri vardır. Bu titreşimler , o alanda yaşayan insanlar, bitkiler ,
toprak, hava, eşyalar,binalar vs tarafından oluşturulmaktadır. 200’ün altındaki
enerji alanları, açlık, kıtlık ve hastalıkların çok yaşandığı, cahillik ve
işsizliğin çok olduğu, ilkel şartlara sahip ortamlardır. Tatmin edici bir yaşam
250 lerde başlamaktadır. 300’lerde teknolojik ve ekonomik olarak çok gelişmiş
bir toplum mümkün olmakta, 400’lerde ise yüksek bir eğitim, bilgi, kültür ve
sanat seviyesi yaşanacaktır. 500, başka bir büyük sıçramanın gerçekleştiği bir
eşiktir. 500’lerin sonlarında toplum artık spiritüel bir toplum haline
gelmektedir. 600, bütün topluma şefkat ve sevginin hâkim olduğu, bütün
eylemleri sevginin yönlendirdiği bir seviyedir.
Şimdi tablonun 200 ün
altında kalan ve 200 ün üstünde kalan kısımlarına tekrar göz atalım . Sonra
dönüp içimize, düşüncelerimize, sözlerimize, dualarımıza bakalım . Biz acaba bu
tablonun neresindeyiz. Yaşadığımız yeri, mahalleyi, kenti, ülkeyi, dünyayı
iyileştirmek için bizim üzerimize düşen nedir ?
Ünlü bilinç
araştırmacısı, Dr. David Hawkins, uygulamalı kinesiyoloji yardımıyla insan
duygularını Ölçtü ve her duygunun belli seviyedeki enerji frekansına ve gücüne
sahip olduğunu ortaya koydu.
Bu tablo Dünyaca kabul
edildi. Şimdi onu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öne sunulan teorisi
ise:
Her bireyin belli
bilinç düzeyi vardır. O düzeydeki değer yargıları, inançlar, düşünceler,
kurallar, sınırlar toplumun her bireyinde rezonans yaratır. Toplumdaki rezonans
eden duygular hangileri daha çoğunluksa - bireyler ona göre tepki,
düşüncelerini, duygularını, davranışlarını sergiler. Kısacası, insanın
duyguları belli enerji dalgaları oluşturur, hangi duygular daha baskın
hissediliyorsa, onlar rezonans ediyor ve daha fazla yayılıyor etrafa. Her duygu
belli düşünce ve hayata bakışı ile bağlıdır.
Örneğin:
Utanç duygusu - duygu
derecesi + 20. Duygu ölçümü çok düşür, enerjisi çok düşük. Ölümün bir adım
öncesi diyebiliriz. Bu düzeyde kişi intihar tasarısı içindedir. Ya da bir seri
katil adayıdır. Kişinin tüm nefretinin kendisine yöneldiğini hayal edin. İşte
bu yüzden insanın devamli utanç duygu içinde yaşaması - en ölümcül olanıdır.
Yok edici utanç, öfke, nefret, içe kapanık, hiç hissetme, paranoyak, psihoz,
tehlikeli kişilik, sahte gurur.
Suçluluk duygusu -
duygu derecesi +30. Utancın bir adım yükseğidir ancak intihar düşüncesi hâlâ
varlığını korur. Kişi kendini bir günahkar olarak görür, eski suç ve hatalardan
dolayı kendisini bir türlü affedemez, yargılar. Başaramadıkça, işler yolunda
gitmedikçe hep kendini sorumlu tutari suçlar, yargılar.. veya suçluyu dışarda
arar, suçlar, yargılar. Gaddar, kinci, günahkar, Suçlu, mazoşist, öfkeli,
kurban rolü.
Apati/Tepkisizlik -
duygu derecesi + 50 Ümitsizlik ve kurban edilmişlik hisleri hâkimdir.
Öğrenilmiş çaresizlik baş gösterir. Evsiz ve ailesiz kişiler bu evrede takılıp
kalmışlardır. Çaresizlik, umutsuz suçlayıcı, apati, yoksulluk, hissizlik,
birkinlik, bağımlılık (insan, hayvan, madde).
Acı/Keder/Üzüntü -
duygu derecesi +75. Bitmez tükenmez bir mutsuzluk, keder ve kaybetme hissi
hâkimdir. Diğer deyişle depresyon… Sevdiğimiz bir kişiyi kaybettikten sonra bu
safhaya ineriz. Bunlara rağmen tepkisizlik evresinden daha iyidir, çünkü burada
uyuşukluktan kaçmaya ve uzaklaşmaya başlamıştır kişi. Devamlı ağlamalı durum,
trajedi, drama, kayıp yaşam, bağımlılık, depresyon.
Korku - duygu derecesi
+100. Dünyanın tehlikeli ve emniyetsiz bir yer olduğu düşüncesi baskındır.
Paranoya da diyebiliriz. Bu seviyenin üstüne çıkmak için genellikle yardıma
ihtiyacımız olur. Ya da uzun süre burada kapana sıkışıp kalırız. Tutsak, korku,
ceza, kıskanma, endişe, şüphe, totaliter yönetim ve kurtarıcıyı bekleme..
İstek/Arzu - duygu
derecesi + 125. Bu duyguyu hedefler koyma ve bunları başarma güdüsüyle
karıştırmayalım. Bu düzey bağımlılık, şiddetli arzu ve şehvet düzeyidir. Para,
beğenilme, güç ve şöhret için… Tüketicilik, materyalizm evresi de diyebiliriz.
Sigara, içki ve yabancı madde kullanımı sık görülür. Kıskançlık, azru, hayal
kırıkları, beklentiler, bağımlılık, para prestij ve güç kazanma tutkusu.
Öfke - duygu derecesi
+ 150. Düş kırıklığı ve hüsran baskındır. Özellikle de daha alt düzeydeki
arzuların tatmin edilmemiş olmasından kaynaklanır. Bu düzey ya sizi üst
düzeylere ilerlemek için kışkırtır ya da öfke içine hapseder. Yıpratıcı
ilişkilerde genellikle taraflardan biri öfke düzeyinde, diğeri de korku
düzeyindedir. Kızgınlık, şiddet, saldırganlık, kavgacı, çabuk parlayan,
abartılmış arzuların çaresizliğini yaşama..
Kibir/Gurur - duygu
derecesi + 175. Kendimizi yavaş yavaş iyi hissetmeye başladığımız basamaktır.
Ancak bu, yanlış bir histir. Çünkü dışsal etkenlere dayanır; para ve prestij
gibi… Bu yüzden zarar verici ve yıpratıcıdır. Gurur düzeyi kişileri koyu
milliyetçiliğe, ırkçılığa ve din savaşlarına sürükler. Nazileri düşünün. Akıl
dışı bir yadsıma ve savunma sözkonusudur onlarda! Dinsel tutuculuk da bu
düzeyde kendini gösterir. Kişi inandıklarıyla öylesine bütünleşmiştir ki,
inançlarına yönelik bir tehdidi kendi varlığına yönelik bir tehdit olarak
algılar. Şaşkın ego, mağrur, talepkar, toplumdan onay beklentisi,
milliyetçilik, politik, dinsel veya töre, gelenek tutumları. duygusallığa önem
vermeme, soğuk mantık.
Cesaret - duygu
derecesi + 200. Hakiki güç düzeyidir. Burada yaşamı ezici ve bunaltıcı değil
kışkırtıcı ve heyecan verici görmeye başlarız. Kişisel gelişimimizin kokusunu
alırız yavaş yavaş. Ancak bunu yetenekleri geliştirme, kariyer yapma, eğitim ve
benzeri şekilde tariflerle ifadelendiririz. Geleceği geçmişin bir tekrarı
değil, bir gelişim süreci olarak görürüz. Güç, cesaret, yeniyi deneyimleme,
özelleştireye açık, gelişime açık, üretkenliğe geçiş.
Tarafsızlık - duygu
derecesi + 250. Bu düzey en iyi “yaşa ve yaşat” ilkesiyle özetlenebilir. Kişi
esnek, rahat ve bağımsızdır. Kimseye hiçbir şeyi ispat etme derdinde değildir.
Kendini güvende hisseder, çevresiyle ilişkileri gayet iyidir. Serbest meslek
sahibi kişilerin büyük kısmı bu evrededir. Çok rahat bir düzeydir. Kişi kendi
kendine yeter, bazen de tembelliğe yatar. İhtiyaçlarını önemser ama onlar için
kendini zorlamaz ve tehlikeye atmaz. Çok da önemli değildir hani! Nötr, güven,
deneme, tatmin, içsel gücün ve güvenin başlangıcı, yargılamayan, özgürlükçü.
Hazırlık - duygu
derecesi + 310. Şimdi kişi güvende ve rahattır. Enerjisini etkin bir biçimde
kullanmanın zamanı gelmiştir. Kendi kendine yetmek artık yeterli değildir. Daha
iyisini, hatta yapabileceğinin en iyisini yapmayı kafasına koyar. Tarafsızlık
evresinde önemsemediği zaman yönetimi, verimlilik, organize olma kavramları
üzerine kafa yorar. Bu düzeyi istek ve öz-disiplinin gelişmeye başladığı düzey
olarak kabul edebiliriz. Bu evrede kişiler toplumun şövalyesidirler; başarırlar
ve aksiliklerden şikayet etmezler. Bilinç daha organize ve disiplin altına
alınmış haldedir. Optimist, teşvikli, umut eden, açık fikirli, istekli, dost,
bütüne katkıcı, yüksek özsaygı.
Kabul etme - duygu
derecesi + 350. Kişi dünyadaki rolünün getirdiği sorumlulukları kabul eder.
İnisiyatif fırsatlarına karşı tetikte ve uyanıktır. Bu düzeyde kişi yaşamı
üzerinde daha yetkilidir ve yeteneklerini keşfedip kullanmaya başlar. Hedefler
koyma ve bunlara ulaşma evresidir. İyi gitmeyen bir şeyler olursa (kariyer,
sağlık, ilişkiler…) kişi ne istediğini belirler ve bu doğrultuda gerekli
değişimleri gerçekleştirir, adımları atar. Yaşamının büyük resmini belirgin bir
şekilde görüyordur artık. Bu dönemde kişiler yeni kariyer olanakları
yaratırlar, yeni mesleklere yönelirler ya da farklı beslenme şekilleri
uygularlar.
BU DÜZEYDE OLAN
İNSANLAR - RADİKAL AFFETMEYE AÇIK, MANEVİ YAŞAMA VE BAKIŞ AÇILARI AÇIK. BU
DÜZEYDEKİ İNSANLAR DEVAMLI KALINCA HAYATLARI 3D'den - 4D'ye GEÇMEKTEDİR.
BEDEN - BİLİNÇ - RUH -
DÖNÜŞÜM NOKTASINDALAR.
+350 DUYGU DÜZEYİNDE
KALABİLMELERİ DE EN KOLAY YOL - RADİKAL AFFETME SAĞLAMAKTADIR.
AYRICA BU SEVİYEDE
UZUN SÜRE KALAN İNSANIN SOSYAL YAŞAMA VE DİĞER İNSANLARA OLUMLU VE DÖNÜŞTÜRÜCÜ
ETKİSİ + 200 000 KİŞİ.
YANİ 1 KİŞİ + 350 de
iken etkisi + 200 000 kişiyedir. Yani bu kişilerin enerji vibrasyonları ve
duyguları yükseltmektedir.
Kaynak: (David Hawkins
power & force kitabı)
alıntıdır... ve Kaynak
: http://www.spiritueller.com/
Power vs Force – An Anato my of Consciousness
Dr. David Hawkins