Blog Yazılarım
FARKINDALIK ARTINCA ÇÖZÜM YOLLARI GELİR
FARKINDALIK ARTINCA ÇÖZÜM YOLLARI GELİR
Klinik
Psikoloji alanında yüksek lisansını yapmış olan Spiritüel Yaşam Koçu Taner
Akçakanat, danışanlarındaki travma ve suçlama duygusu üzerine yaptığı
çalışmalarla bu duyguları dengelemeye yardım ediyor. Uyguladığı ''Anda Olma
Çalışmaları'' ile yaşanan sorunları en aza indirgeyen Akçakanat, bu ay suçlama
duygusu üzerine dergimiz okurları için değerli bilgiler verdi.
Geçmişte kendini ifade etmemiş, dönüşmemiş
enerjiler, travmalar, karşımızdaki kişilerin bize karşı davranışları olarak
ortaya çıkar. Karşımıza çıkan kişilere her tepki verdiğimizde dönüşmemiş bir
enerji var demektir. Nelere nasıl tepki vereceğimizi genelde çocukluğumuzda
öğreniriz. Bazı kişiler belli durumlara hiç tepki vermeyip sakin kalabilirken
bazı kişiler aynı durumlara çıldıracak kadar tepkili olabilirler. Bu fark bizim
kodlamalarımızdan kaynaklanır.
İnsanlar olaylara karşı genelde aynı şekilde tepki
verir. Tepki sonrası suçlama gelir. Suçlama ya başkalarına karşı ya da kişinin
kendisine karşı olur. Başkalarını suçlama en kolay sıyrılma şeklidir. Mesela;
“bir şeyler ters gidiyor, bu falancanın suçudur” gibi. Bu davranış modeli
genelde çocuklukta, anne ve babanın çocuktan bütün yükleri alıp ona fazla
sorumluluk vermemesinden kaynaklı olabilir. Aşırı koruyucu ebeveynlik, çocuğun
zorluk yaşamasına izin vermeden aşırı destek olmak, çocukta bir kolaycılık
süreci yaratır. Çocuk hiçbir şeyin ters gitmesine tahammül edemez. Her şey
hemen, şimdi olmalıdır. Eğer olmazsa bir suçlu vardır ve hemen telafi
edilmelidir. Telafi edilmezse saldırganlık, kızgınlık, öfke veya acizlik
duyguları ortaya çıkabilir.
Güçlü olmak hiçbir zorlukla karşılaşmamak
değil, terslikler olduğunda da devam edebilme gücüne sahip olmaktır.
Hayatta bazı şeylerin ters gidebileceğini, düşünce
kalkabileceğimizi öğrenmek her bireye güç katar. Bu davranış şeklini
öğrenmeyi seçtiğimizde yani; yaşananlarda kendi sorumluluğumuzun katkısı
olabileceğini ve bunun üstesinden gelebilecek güce sahip olduğumuzu anladığımızda tepki gösterme hali ortadan kalkmaya başlar.
O zaman ''ben neyi değiştirebilirim?'' diye bir arayış olur. Kişi kendisini
geliştirmek için bir şeyler yapması gerektiğini anlar. Belki bunlarla ilgili
eğitimlere, kurslara veya yardım edecek bir profesyonele gitmeye yönelir.
Tepki göstermek bazı durumlarda bir miktar işe
yarayabilir. Ama her sorunu tepki göstererek, şişirilmiş bir güç ile çözmeye
çalışmak sorunu daha da büyütür. Hem kendimizi hem de karşıdaki kişiyi
yıpratır. Bu, her şeyi alttan almalıyız anlamına da gelmez. Hem güçlü olup
sınırlarımızı koyabilmek hem de sakin kalmak mümkündür. Aşırı tepki göstermek
içimizdeki enerjiyi dengesiz kullanmak demektir. Bu durumun uç noktası da
kendimizi aşırı suçlamaktır. Olan her şeyden kendimizi sorumlu tutmak ve aciz,
beceriksiz hissetme duygusudur. Bunun ortası bir dengesi vardır. Ne kendimizi
aşırı suçlamak ne de bütün hatayı karşı tarafa yüklemek doğru değildir. Arada
bir denge bulmak ise öğrenilecek bir süreçtir.
Kurban mentalitesi başımıza gelenlerden dolayı
kendini aciz ve yetersiz hissetme duygusundan kaynaklanır. Kişi kendini bir
kurban olarak görür. Hiçbir şeyi değiştirme gücünün olmadığını düşünür. Özgüven
eksikliği yaratır.
Bu iki uç noktadaki dengesizlik durumu ilk defa
olmuş da değildir. Siz fark edene kadar benzer durum tekrarlanır durur. Ve siz
her seferinde tepki verirsiniz. Çünkü bu çocukluğunuzda ailenizden öğrendiğiniz
bir şeydir. Bunlar hücrelerinizde kodlanmış durumdadır.
Her şeyi kontrol edemeyiz. Başımıza çok talihsiz
olaylar gelmiş olabilir veya fiziksel olarak dezavantajlı olabiliriz. Bütün
bunlara rağmen huzur içinde olan birçok insan vardır.
Uyguladığım ''Anda Olma Çalışmaları'' bütün bu dengeyi bulmanıza yardım eder. Bunların neden ortaya çıktığını ve değiştirmek için neler yapmanız gerektiğini fark etmeye başlarsınız. Kızgınlık, öfke, acizlik gibi duygular azalır.